Toprağın üzerinde ne varsa hepsi kökten gelir; bütün
korkular ölümden kaynaklanır. Güven duymak cesaret ister. Güveni engelleyen
korkudur. Sadece korkusuz bir insan güvenebilir. Güvensiz insan, doruklardan
uzak durmak ve düz yerde yürümek ister. Ne doruklar, ne derin vadiler; hiç
doruğu ve vadisi olmayan sıradan bir yaşam sürmeyi yeğler. Bu; akılsız, sıkıcı,
tekdüze, sönük, durgun bir yaşamdır. Fakat bunun iyi bir tarafı vardır; iki
şeyle karşılaşmaz: Dorukların soğuğu, vadilerin rüzgarları. Ama buna karşılık,
asla büyümeyecek ve gelişmeyecektir.
Anlayarak büyüme; sadece doruktan vadiye, vadiden doruğa
hareket edilince gerçekleşir. Büyüme ve yaşamın manası; sadece karanlık ve
aydınlık arasında ışıktan karanlığa doğru olan o sürekli ve çetin yolculukla
gerçekleşir. Dalgalar üzerinde alçalıp yükselmeden yaşamın ne olup ne olmadığı
anlaşılamaz.
Osman Pamukoğlu çevresel yıkımlardan aşırı nüfusa, aşırı
tüketimden kirliliğe, ormanların yok edilmesinden kıtlığa kadar insanlığı
ilgilendiren birçok konuya dikkat çektiği son romanı Kafes: Beyaz Çığlıklar ile
insanoğlunun doğayı anlamadığını ve açgözlülüğü nedeniyle kaçınılmaz yıkımı öne
çekmek için elinden geleni yaptığına vurgu yapıyor.